Evin hemen karşısında bir okul ışıkları yanıyor, önce öğretmenler sonra öğrenciler yavaş yavaş dolduruyorlar okuldaki avluyu. Başlayan ve biten kısa bir tören ardından kırk dakikada bir olan tenefüs saatine kadar boş avlu.
Bu arada güneş yüzünü göstermeye başlayınca birer ikişer ışıklar kapanıyor. Evden ayrılıp işe gitme vakti. Allah’a tevekül ile çıkıyorum yola. Hızlı adımlarla yürüyorum şehrin inişli çıkışlı sıkıcı caddelerinde. Birbirinden farklı çok sayıda araç geçiyor yanımdan, egzoz dumanlarına katarak. En sonunda her gün geçerken sevdiğim, adımlarımın ağırlaştığı bir park var. İçinde biribirinden sevimli köpeklerin olduğu, kuşların cıvıltısının insanı mest ettiği, ağaçların yazın geçerken gölgeden bir koridor oluşturduğu. Sonbahar mevsiminde ayaklarımızın altına sarı örtü serdiği, çölde vaha gibi bir yer. Şehirde betondan arasında kalmış bir kaçış yeri. İnsanların şehirlere katlanmaları için yapılmış sus payı.
Her gün bindiğim istasyondan trene binmek. . Trenin hareket saatine daha on dakika olmasına rağmen yürüyen merdivenlerde beklemeden yürüyen insanlar. Şehrin getirdiği acelecilik mi yoksa hayatın monoton akışını bozmak için mi? Ve gelir tren. Saygıda kusur etmeden binmeye çalışan insanlar ve diğerleri…
Anlamsız bir yer kapma, telaşı. Ağır parfüm kokularının karıştığı, ray üzerinde metal sürtünme sesleriyle giden teneke kutu. Ancak teknolojisi değişse de hala tıkırtısı değişmedi. Bir seyehat kitabı çantamdan çıkartıp okumaya koyuluyorum. Onun başlangıcı da trende. Keyifle yol alıyor, yolun nasıl geçtiğini anlamıyorum.
İstasyondan inip yine hızlı adımlarla yürüyorum. Geçtiğim sokakta bir okul var. Yanımdan bir çocuk geçiyor koşarak, iki kolunu yanlara açmış bir şekilde. Önce ne olduğunu anlamıyorum. Lakin ileriye bakınca anlıyorum. Başka bir çocuk iki yana açmış kollarını, yanımdan geçen çocukla sevinçle sarılıyorlar birbirlerine. Hafta sonu görüşememenin özlemini o kucaklaşma ile atıyorlar. Yüzümde istemsizce bir gülümseme.
Hayatta bir çocuğun birbirine neşeyle sarılması, bir kedinin sanki hırsızlık yapıyormuş gibi sağa sola bakıp -üstelik onun için konulmuşken- konulan mama kabından tedirgin yemesi. Günün güzel başlaması için yeter.
Bunaltıcı bir ruh haliyle uyanabilirsiniz, iş ortamında kötü giden durumlar, aile içi sürtüşmeler, başka dertler vs.. bunlar uzayıp gider ve bitmezler, bitmeyecekler. Bizlere düşen gün içerisinde karşımıza çıkan küçük mutluluklar yakalayıp, şaşırmak.
Vesselam…