İstişare, “şâra (شار)” kökünden türemiştir. “Şâra” sözcüğü ise göstermek, işaret -ki işaret de aynı kökten gelir- etmek manasına gelmektedir. Şâra kökünü arapçadaki istif’al veznine sokulduğunda istişare kelimesi türemiş olur. Söz konusu vezin, genellikle kelimeye talep manası katmaktadır. Buna göre “hakk” kökü bu vezne sokulunca “istihkak” yani hakkın talebi manası kazandığı gibi “istişare” de gösterme, işaret etme talebi manası kazanmaktadır. Başka bir ifadeyle istişare, yol yordam gösterilme talebini ifade eder.
İstiaze’ye gelecek olursak, besmelenin evvelindeki euzu’dan yani ‘ûż (عوذ) kökünden türer. Bu kelime sığınmak manasına gelir. Haliyle istiaze de sığınma talebi veya sığınma yönelimini ifade eder.
Peki diyeceksiniz ki istişareden istiaze ne garip bir ifade/durum, hiç istişareden istiaze edilir mi? Hemen cevap vereyim evet istişareden istiaze edilir.
Basiret sahibi insan kiminle neyi istişare edeceğini iyi derk etmelidir. Mefhum-u muhalifinden kişi kiminle neyi ve neleri kimlerle istişare etmeyeceğini de iyi bilmeli. İşte istişareden istiaze hali tam da burada gerekli hale gelir.
Nice sultanları ve dolayısıyla iktidar ve devletleri yanlış kişilerle istişare etmek bertaraf etmiştir. Örneğin kişi sıhhatine dair meseleleri tabibe götürür ve istişareye medar bir husus varsa istişareyle tabib ve kişi karar verir. Kişiyle istişare etmeye medar olmayan fakat daha uzman tabiblerle istişareye medar bir husus da mevzu bahis olabilir. Bu durumda tabib ilgiliyle istişareden istiaze eder. Hatta ilgiliyi aşan bir durum olduğu takdirde tabibin belki ilgilinin yakınlarıyla istişare etmesi icab edecektir. Yani anlatılmak istenen istişarenin gereği ve icabı katman katman ve ayrı ayrı tezahür eder veya en azından doğru bir istişare bunu gerektirir. Fakat gelin görün ki bu istişarenin en esaslı adablarını bilmekten aciz ve bunu bilenlerin de icra etmesi hususunda oldukça dikkatsiziz.
Bu eksiklik televizyonlarda reyting yapan her-şeyologların mevcudiyetinde oldukça kolay gözlemlenebilir. Hukukçuyla tıp, tabible jeoloji, jeologla tarih ve ilahiyat konuşulmaz. Komuşulsa da en azından uzman görüşü olarak dikkate alınmaz fakat bizler alıyor veya almaya icbar ediliyoruz. Çoklar bu hususu eleştirseler de bence bu her-şeyologlar nezdinde zuhur eden sorun özünde istişare adabımızın eksikliğinin tabi bir sonucudur. İstişare adabı hakkında daha fazla detayı başka bir yazıda vermek niyetiyle sizlere veda ediyor son olarak bir şiir ekliyorum:
Dostum sana öğüdüm, istişareden bi haber olma Sonra husule gelecek hatalarından öfke dolma Ve istişare etmeyenler gibi sonra saçlarını yolma
Dostum, var her şeyin olduğu gibi adabı bunun Tecrübesine danış sevmesen de bunun şunun
Yol yordam ancak mümkündür istişareyle Böylece aldığın doğru kararlarla inkişaf eyle
Bil ki bu adab olmadan istişare sana etmez fayda Yine bil ki bilgisizlik yüzmek gibi adeta uzayda Ayakların yere basmaz aynı olduğu gibi ayda Belli olsun istişareyle yolun, trenler gibi rayda