Metaverse: 21. Yüzyılın Kervanı

“Meta” ve “verse” kelimelerinin birleşiminden oluşan metaverse kavramını Türkçe’ye direkt olarak çevirecek olursak “evren ötesi” gibi bir anlam çıkıyor karşımıza. Genel olarak bu kavramdan bahsedildiğinde tamamen sanal bir dünyaya bağlı şekilde ve gerçek dünyadan bağımsız bir yaşam canlanıyor hepimizin zihninde. Tabi bir de sanal gerçeklik gözükleri…

Şimdilik metaverse alemine bu şekilde bağlanılıyor olsa da, ben gelecekte çok daha farklı ve gelişmiş teknolojik cihazların bu alana hizmet edeceğini tahmin ediyorum. Belki de insanlığın gerçek dünyada birçok alanda hizmetine sunulabilecek bu kaynakların bir sanal dünya uğruna harcanması pek de mantıklı gelmiyor açıkçası. Ama hayat bu, çoğu zaman mantıksız aksiyonlarla dolu…

Son zamanlarda herkesin bir şekilde haberdar olduğu bir mevzu bu ve çoğu yenilikte olduğu gibi bu konunun da dibini görmeden atlıyoruz içerisine. Sanal dünyalardan alınan arsalar, kurulan binalar, çiftlikler ve nicesi. Şimdilik insanlar bunları çoğunlukla alım satım yapmak için para kazanmak için kullanıyor olsa da – bkz. Bitcoin – gelecekte buralar içerisinde yaşanabilir sanal alanlara dönüşecek. Severek takip ettiğim Cem Dizdar metaverse hakkında ironik bir yaklaşımla şunları söylüyor:

Tamam onca sanal yer alıp, çiftlik işletiyorsunuz, para kazanıyorsunuz da peki ya domates? Domates nasıl olacak? Onu nasıl yiyeceksiniz?

Bunca yapılan şey, harcanan mesai gerçekten sonucunda size bir domatesi bile getiremiyorsa ne anlamı var? Gözlükleri çıkarıp hayata döndüğümüzde karşımızda gerçek oğlu gerçek sorumluluklarımızı farkedince ne olacak? İşte tam da konunun bu kısımının aslında bizimle, Müslümanlarla direkt olarak çok güçlü bağları var. “Metaversede kılınan namaz kabul olur mu?”, “Metaversede hacca gidebilir miyim?” gibi sorularla alakalı değil tabii ki bu bağlar…

Daha önceki yazımda da bahsettiğim, oyalayıcı ve bizleri kendisine bağlamak isteyen sosyal medya algoritmaları öyle bir halde ki; adeta bizi bizden daha iyi tanıyorlar. İnsani dürtülerimiz, biz hiç farkında olmadan hacklendi ve beğeneceğimizi düşünerek gönderdikleri yeni bildirim, yeni gönderi ve videolarla beynimizin daha fazla dopamin salgılamasını sağlıyorlar. Aslında ilgi çekici ve bizi asıl amaçlarımızdan uzaklaştıran bu şeyler çok da yeni değiller; sadece günümüzdeki versiyonları bu şekilde. Öyle ki Hz. Muhammed (sav) zamanında dahi buna benzer örnekler var.

Bir Cuma günü Efendimiz (sav) cuma hutbesini okurken Medine’ye müzik, şenlik ve eğlence dolu bir kervan girdi. Kervanın sesini duyan ve bu cazibeye çekilen bir çok sahabe mescidden ayrıldı ve sadece 12 kişi Efendimiz (sav) ile beraber kaldı. Bunun üzerine Cuma suresinin şu ayeti indi:

Ama onlar bir ticaret veya eğlence görünce ona yönelip seni ayakta bırakıverdiler. De ki: “Allah’ın nezdinde olan, eğlenceden de ticaretten de üstündür. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.”

Allah’ın katındaki, oyalanmadan, eğlenceden, her şeyden daha üstündür. Bu apaçık gerçekken biz bunu neden göremiyoruz? Medine’ye gelen kervandan çıkmamız, olmamız gereken yere, yönelmemiz gerkene yönelmeliyiz. Ve görüyoruz; sosyal medya ve metaverse bizi bu kervana yönlendirirken Allah bizi gerçek olana çağırıyor.

Allah’a ve buyruklarına ve birbirimize bağlanmak yani Müslümanca yaşamak, bizi biz yapan, bize hayat veren ilkelerdir. Bunun yerine sanal gerçeklik gözlüklerine bağlanmayalım. Müslümanlar olarak en büyük gururumuz dikkati dağılan insanlar değil, gerçekliğin insanları olmaktır.

*Bu yazı OnePathNetwork sitesindeki şu yazıdan esinlenilerek ve kısmen alıntılanarak kaleme alınmıştır.

2 Comments

  1. Ayette geçen eğlencenin bağlamı burada ifade edilenden farklı biraz. İfade etmek istedim. Herhalükarda ayeti zikrettiğin bağlamı doğrulayacak başkaca deliller çoktur. Sorularla İslamiyet ekibinin aşağıda verdiğim linkteki yazısında şöyle güzel bir ifadeye yer vermek isterim.

    “İmam Nevevî’nin de belirttiği gibi, satrancın mubah sayılması için dört şartın mevcut olması gerekir:

    1. Satranç oynayanlar, oyuna dalmak suretiyle namazın gecikmesine meydan vermemelidir.

    2. Satranç, kumara yol açacak şekilde para ve benzeri bir menfaat karşılığında oynanmamalı, yani kazanan ve kaybeden bir şey alma şartını koşmamalıdır.

    3. Oynayanlar, oyun esnasında dillerini kötü sözlerden yalan, gıybet ve küfürden sakındırmalıdır.

    4. Satranca alışan kimseler, ondan vaz geçemeyecek kadar müptelâ olmamalıdır.”

    Riyazussalihin müellifi İmam Nevevi’nin rh. satranca ilişkin ifadeleri oyun ve eğlenceler hususunda dikkat edilmesi gereken hususların güzel bir muhtasar beyanıdır. Bu ölçülere aykırı şekilde oynanacak her türlü oyun ve eğlence esasen caiz değildir. Ölçüler arttırılabilir. Mesela günümüz oyunlarının içeriği baştan aşağıya kritike muhtaçtır. Mevlam cümlemizi muttakiler zümresine ilhak eylesin.

    https://sorularlaislamiyet.com/satranc-ve-tavla-oynamak-caiz-midir-bu-konudaki-hukum-mezheplere-gore-degisiyor-mu?amp

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın