Gölgeler

Gölgeler, gölgeler… benim gönlümü gölgeler.
Aklımda gezen bölük bölük fikrî bölgeler,
Derin düşüncemin ağır bedeliyle öldüler.
Efkâr vuruyor ansızın görünmez silleler.
Her gece düşüyor üstüme düşten gülleler.
Ve yalnızlık ki umudumu sessiz sessiz gölgeler…

Gölgelerin uğultusu giriyor kelâma.
Can, nasıl dayanır ki bu serencâma?
Ne demeli, başımdaki, yere seren gâma?
Ya fırçaların bıraktığı izlerdeki insicâma
Ve tahkirlerin bende kuşandığı endâma,
Ne demeli..? Söyleyin, ruhuma geçen gölgeler…

Şaka gibi geliyor şu tecrübe-i hayat…
Yok yok, bu hayat, şaka değil bizzat hakikat!
Ömürden ömür gider; her gün, her an zayiat!
Ömrü törpüler gölgeler, gölgeler kap kavat!
Yonttular hislerimi ve kaçtı düşümdeki kır at!
Yıktılar umdemi, sustu gönlümdeki kıraat.
Kahpe gölgelerin bende törpülediği imgeler…

Şu gezen gölgeler, karanlığıdır güneşin!
Bir emir gelir: “Gölgeler, onu her gün eşin.”
Gölgeler, kırıntıları boğazdaki leşin.
Anla artık nefsim, çileler hakiki eşin.
Cismim ve Ruhum, örselenmiş kara bir meşin.
Gölgeler, gölgeler benliğimi… Şerefsiz gölgeler..!

Yorum bırakın