Esselamu aleyk,
Geçen hafta Cuma yazısı yazmaya fırsatım olmadı, bu hafta da esasen Cuma yazısı yazmaya çok vaktim yoktu fakat iki hafta ardarda ara verirsem yazı dizisinin manası kaybolur diye kısada olsa bir yazı yazmaya niyet ettim.
Geçen yazıda cemiyetimizin düşüşü olarak ifade edebileceğimiz esef verici hal-i pür melalimize ilişkin biraz sohbet ettik. Bu hafta ise hali hazırda meşgul olduğum işlerden hareketle biraz Osmanlı son dönemi üzerine bahsetmek isterim.
Malumunuz bir günah keçimiz var, “Tanzimat”. Bu meşhur tanzimat dönemini bizler 1839 tarihinde ilan edilen Gülhane Hatt-ı Hümayunuyla başlatır, yetmez bu vesikaya da Tanzimat Ferman’ı adını veririz. Halbuki tanzimat kelimesi ferman metninde bile tek yerde laf arasında geçmektedir. Buna rağmen vesikanın adı çıkmış Tanzimat Fermanı’na. Geriye dönüp belgeye bu adı koymak çok şaşırtıcı değildir. Zira “tanzimat” adını verdiğimiz köklü değişiklikler ve düzenlemeler bu belgeyle vaad edilmiştir. Bu belgenin ilanıyla başlamış olan tanzimat yani değişiklikler ve düzenlemeler malumun ilamı olarak ilan edilmiştir.
Fermandan sizlere bir kaç kısım alıntılamak isterim:
“Herkese malum olduğu üzere, Devlet-i Aliyyemizin kuruluşundan beri, yüce Kur’an’ın hükümlerine ve şer’i kanunlara kemaliyle uyulduğundan, ulu saltanatımızın kuvvet ve kudreti ve bütün halkının refah ve gelişmişliği istenilen dereceye ulaşmışken, yüz elli sene vardır ki, art arda gelen sıkıntılar ve çok çeşitli sebeplere dayalı olarak, ne Şer’i şerife ve ne yararlı kanunlara bağlı kalınmadığı ve uygun hareket edilmediği için, evvelki kuvvet ve gelişmişlik bilakis zayıflık ve fakirliğe dönüşmüştür. Halbuki şer’i kanunlar altında idare olunmayan memleketlerin payidar (sağlam, sürekli) olamayacağı açıktır.”
“Allah’ın yardım ve inayetine güvenerek ve Cenab-ı Peygamberin ruhaniyetinin yardımını aracı kılıp ve ona bağlanarak, bundan böyle Devlet-i Aliyye ve Osmanlı ülkesinin iyi idaresinde bazı yeni kanunlar konulması gerekli ve önemli görülmüştür. İşbu gerekli kanunların esas maddeleri, can emniyeti ve ırz ve namus ve malın korunması ve vergi tayini ve askerlerin nasıl çağrılacağı ve askerliğin süresi hükümlerinden ibarettir.”
“Rabbimiz Taala Hazretleri cümlemizi muvaffak buyursun ve bu tesis edilen kanunların aksine hareket edenler, Allahu Taala Hazretlerinin lanetine mazhar olsunlar ve ilelebed felah bulmasınlar, Amin.”
Günah keçimiz olan tanzimatı ilan eden fermanda bu ifadeler geçmektedir. Özüne bakılırsa Tanzimat Fermanı’nda öcüleştirilecek pek bir şeye rastlanılmaz. Islahat Fermanı’na göre fevkalade sâlim bir metindir. Islahat’ın aksine şeriata mugayır bir şeye rastlamak pek mümkün değildir. Nitekim kötü olan vesikalar değil, asıl kötü olanlar onu yazanların düşünceleri ve emelleri olabilir.
Sözün özü; yukarıda verilen ilk alıntı fermanın giriş cümlesidir ve kanaatimce halen geçerliliği olan önemli bir tespitin ifadesidir. Bahsi geçen cümle, üzerine uzun uzun düşünmeye değer bir hususu ortaya koymaktadır. O da kötü kanunlardan ziyade kötü idareci ve uygulayıcıların halkın canını yaktığı gerçeğidir. Bununla beraber zaman zaman, çıkartılan kanunlar elleri öylesine bağlar ki doğruyu yapmaya engel teşkil edebilir. Bu durum tam bir çıkmazdır ve bana öyle geliyor ki bizim modernleşme tarihimiz büyük ölçüde buna netice vermiştir.
Sonsöz, bize öyle bir anayasal tasarım gerek ki ne uygulayıcının hevasıyla hareket etmesine izin verecek ne uygulayıcıyı prosedürle kitleyecek…
Vesselam..
.