“Bilimsellik” Safsatası

Geçenlerde ahbaplarla ayak üstü muhabbet ederken modernleşmeden bir bahis açıldı ve bana konuya ilişkin kısaca kanaatim soruldu. Modernleşmenin ötesinde modernlik ve modernitenin baştan problemli ve kötü yani muzır bir şey olduğunu ifade ederken, meclisteki zevattan biri, “tarihî olgularda iyilik kötülük olmaz” diyerek lafa dahil oldu. Gayet tabii olabileceğini hele de devam edegelen bir süreç olması hasebiyle pek ala iyilik-kötülük izafe edilebileceğini ifade etmemin üzerine bu tarz-ı ifadelerin “bilimsel” olmadığına müteveccih olup aklınca meseleye ilişkin serd ettiğim düşüncemi ilzama girişti. Bu eleştiriyi yapan vatandaşın marksizmden ilham almış olmasına rağmen “bilimsellik” safsatasına başvurması beni hayretler içinde bıraktı. Zira günümiz marksistlerin çoğu realist felsefenin perspektifinden meselelere bakıp sosyal bilimde “bilimsel” bir bilgiden söz etmenin güçlüğüne çokça atıfta bulunurlar. Bu hayret üzerine ne desem de kâr etmeyeceğini anlayınca fazla sözü uzatmadan konuyu kapattık. Bunun üzerine kendi yöntemsel ve epistemik bilgime ilişkin oldukça kısa bir şeyler karaladım:

-Peki sosyal bilim açısından bir iddianın bilimselliği sorunu:

Sosyal bilimde, doğa bilimlerindeki gibi bir kat’iyet olmaz, olamaz. Bilimsel yöntem itibariyle iki esas yöntem vardır sosyal bilimlerde: Tümevarım ve tümdengelim. Bunlardan ilki oldukça spekülatif ve ziyadesiyle vehmîdir. Değer düşünce dünyasının etkisinde gelişen insanın veche-i nazariyesinin tesiri, tikelleri seçme ve anlamlandırma süreçlerinde fevkaladedir. Bu sebeple de “bilimsel” açıdan illetlidir. Sosyal bilim zaviyesinden salim bir tümevarım yok denecek kadar azdır. Bu azınlığı takdir etmek de yine şahsî veche-i nazariyeye tabidir. Tümdengelim ise hadd-i zatında bir takım öncülleri gerekli kılar. Bu öncüller bir çok mesele açısından tabiatı itibariyle değer yargılarının etrafında şekillenmektedir, hatta bizzat bu değer yargılarının uzantıları mahiyetindedir. Hal böyleyken arı ve duru olan salt sahih veridir. Sahih veri işlendikten sonra bilimsellikten bahsetmek sosyal bilimlerde slogandan öte değildir. Sahih verileri mantık kaidelerine uygun şekilde işleyen her görüş esasen “bilimsel”dir. Dolayısıyla da bir kanaatin bilimsel olmasına ilişkin bir değerlendirme salt ifadesinden değerlendirilemez. Kanaatin öncülleri nelerdir, esas aldığı veriler sahih midir, nasıl bir temellendirmeye tabidir, ve düşünsel süreçler mantık ilkelerine uygun mudur şeklindeki bir değerlendirmenin ötesine geçemez. Bu değerlendirmeyi de yapabilmek adına ya uzunca incelenecek kanaate ilişkin bir yazı esas alınır yahut sözlü olarak sokratik yöntemle bilgi kazılır, istihraç edilir. İkisinden biri yapılmadan bir kanaate “bilimsel” olmadığını izafe etmek soytarılık değil de nedir?

Yorum bırakın