Taha’nın “İtimaniyye” Mefhumu

Paradigmatik bir kavram olarak i’timaniyye, Abdurrahman Taha’nın düşüncesinin geç bir gelişimini temsil eder ve erken dönem ilgi ve uğraşlarının çoğu bu kavramda bulunur. Batı hegemonyasına yönelik eleştirileri, bu hegemonyanın yerel entelektüel gelişmeler üzerindeki etkisi, Batı materyalizmi, sekülerizm, İslami bir felsefi-ahlaki kavram geliştirme çabası, dile olan ilgisi, hepsi bir şekilde i’timâniyye teorisinin arka planında yatan temalar ve konulardır.

Taha’nın “i’timaniyye” kavramı, yeryüzündeki halife olma emanetini Allah’ın tüm mahlukata teklif ettiği, fakat bu emaneti taşımaya yahut yerine getirmeye kadir olmamalarına karşın insanların kabul ettiği yönündeki Kuranî hüküm üzerine bina edilmiştir. Bu emaneti kabul etmekle insanlar, iradelerinin sonuçlarını yani yeryüzünde Allah’ın iradesine uygun şekilde hareket etme mesuliyetini kabul etmişlerdir. İ’timaniyye kavramı aynı zamanda dünya hayatı ile gayb âleminin birbirine bağlı olduğu ve insanların hem manevi ihtiyaçları hem de [dünyevî] fiilleri aracılığıyla gayb âlemine bağlı oldukları fikrine dayanmaktadır. Taha, bu dünya ile gayb âlemi arasındaki karşılıklı bağlantı nedeniyle maddiyat ile maneviyat arasında bir ayrım yapılmaması gerektiği sonucuna varmaktadır.

İ’timâniyye ile Taha, Batılı seküler ve materyalist dünya görüşüne felsefi mukabil bir tasavvur teklif etmek gayretindedir. Batı düşüncesini karakterize eden din ve siyaset, ilahi ve seküler, fiziksel ve metafiziksel gibi karşıtlıkları eleştirmekte ve bu karşıtlığın üstesinden gelmeyi hedeflemektedir. Ona göre bu kategorizasyon ve indirgemeci düşünce tarzı, ahlaki bir ikileme ve çeşitli adaletsizlik biçimlerine yol açmaktadır. Kendi felsefesini [daha] şümullü bulmakta ve dört unsur üzerine teşkil etmektedir: vahiy, akıl, ahlak ve eylemek (ya da pratik). İslam felsefesinin güncel/çağdaş bir teferruatlandırması üzerine çalışmak, bu dört unsurun birbirinden ayrılmasını gerektirmeyeceği gibi bunların merkezî gücü de esasen ahlakiliktir.

Batı’nın dikotomik düşüncesinin küreselleşmesine karşı Taha, her kültürün kendi felsefesini üretmesine izin verilmesini gerekli görmektedir. İ’timâniyye, İslam dünyası tarafından üretilen felsefe olmalıdır. İ’timâniyye’nin esas gayesi her insana uygun ve herkes tarafından tatbik edilebilecek bir hayat felsefesi teşkil etmektir. Küresel ölçekte ise i’timâniyye aracılığıyla selamet ve hürmet üzere adil bir toplum kurulabileceği umulmaktadır.


Metin, Eva Kepplinger’ın Taha Abderrahmane and Abū Isḥāq al-Shāṭibī, başlıklı makalesinden tercüme edilmiştir.

Yorum bırakın