Gün içinde Twitter ana sayfama bir tweet düştü: “En sevdiğiniz İsmet Özel dizesi hangisi” diye. En anlamlısı mı bilmiyorum ama İsmet Özel dendiğinde hep aklıma ilk bu dizeler gelir.
…
Yükün ağır
He’s so heavy
Just because he’s your brother.
…
Aklıma takıldı tabii, nereden geliyor bu dizeler, who is my brother and why he is so heavy? Ufak bir araştırma karşıma İskoçya Birleşik Özgür Kilisesi’nin yöneticisi James Wells’in, 1884 tarihli The Parables of Jesus adlı kitabındaki bir hikayeyi çıkardı. Küçük bir kız, neredeyse kendisi kadar iri bir erkek çocuğunu taşımaya çalışır ve onun zorlandığını gören biri, kıza yorgun olup olmadığını sorar. Kız ise bu soruya şaşırarak cevap verir: “No, he’s not heavy; he’s my brother. (Hayır, o ağır değil; o benim kardeşim.)” ya da o güzel İskoç aksanıyla “He’s na heavy. He’s mi brither.”
Bu dizelerin ardındaki olaylar hakkında hiçbir fikrim olmamasına ve belki de İsmet Özel’in de bu hikayeyi düşünerek, dizeleri şiirine eklemiş olmamasına rağmen yaşamaya başladığım memlekette geçmiş bir olaya atıf yapıyor oluşu bu dizelerin aklımdaki yerini biraz daha sağlamlaştırdı.
Sonrasında, çok uzun zamandır açık olan ve açtığım tarihten beri yeni bir şeyler karalamak istediğim ve her gördüğümde bana artık üvey evladım olmuş gibi bakışlar atan Musavver sekmesiyle bir göz göze geldim. Sahi neden bu dizeler üzerine bir şeyler yazmayayım? Hem artık sıkılmıştır ahali de sevgili Mollazade‘nin Kendi çalar kendi oynar başlıklı sitemlerinden…
Peki ya devamı ne bu dizelerin?
Kardeşlerin pogrom sana
Dostlarının eşiğine varınca başlıyor senin diasporan
Ne garip değil mi? Aslı kardeşe vefa olan ve hatta bu vefaya karşı yoruldun mu sorusuna cevaben ortaya çıkmış sözcükleri, en zorda olunan yer, en garip kalınan yurt manasıyla kullanıyor şair. Ve düşünüyorum, hakikaten öyle miyiz? Bizler de muhatabı mıyız bu dizelerin? Allah muhafaza…
Dipnot: Velhasıl artık üç yıldan beri kardeşimiz gibi sırtımızda taşıdığımız sitemizi şimdi sadece @mollazade‘nin sırtına yüklememek lazım gerekir. O yine de “he is my brother” der elbet ama biz yine de kendi eşiğimizde diaspora olmayalım.
“Herkesin bahanesi var, senin yok
günahlı bir gölgenin serinliğinde
biraz bekleyebilirsin, daha sonra
burada kalamazsın, başa dönemezsin
ama dön
Eve dön! Şarkıya dön! Kalbine dön!
Şarkıya dön! Kalbine dön! Eve dön!
Kalbine dön! Eve dön! Şarkıya dön!”
Musavver’e dön! Musavver’i dön! Musavver’le dön!
BeğenBeğen